30 Nisan 2010 Cuma

BİR GÜN


Düşüncelerimle boğulduğum üç günün sonunda evden dışarı atmak istedim kendimi. Zihnimi daha da bulandırmak için alkole ihtiyacım vardı. Ruhum varoluşuma çoktan ihanet etmişti. Geriye sadece basit bir eylem kalıyordu.

Çıkıp alkol almak.

Sanki hoşlandığım birisiyle ilk kez buluşacakmışım gibi giyindim, saçlarımı düzelttim ve gereğinden fazla boyadım yüzümü. Saçlarıyla, kılık kıyafetleriyle fazlaca uğraşan insanların yapacak başka işleri olmadıklarını düşünürdüm. Şimdi acı acı kulağımın dibinde kıkırdıyorlar. Ne diyeyim.

Haklılar.

Önce dolaşacaktım sokaklarda, olabildiğince yavaş adımlarla, amaçsız. Sonra sadece iki bira alacaktım her zaman alışveriş yaptığım marketten ve döndüğümde bu iki bira cilalayacaktı yüzümde yürüdüğüm yol boyunca oluşabileceğini umduğum tebessümü. Fikirlerimi bu şekilde sıraladım beynimde. Her şey tıkır tıkır işlemeliydi.

İşlemedi.

Asansörü hiç bir zaman olduğum katta bulamadım. Zemin kattan gacur gucur sesler çıkararak yukarı tırmandı. Ürkütücü. Bindim asansöre, sıfıra bastım.

Bu asansöre her binişimde çürük sesler çıkaran halatların kopmasıyla birlikte düşüşümü hayal ederim. İvmenin yükselmesiyle tavana nasıl çarpacağımı düşünür, başımdan yanaklarıma süzülen kanı hissederim.

Bu kez aynı düşüncelerin kucağına atılamadan bir alt katta durdum. Bir kız geldi yanıma, gülümsedi. Basit bir selamlaşma sonrası gelen gülümsemelerden değildi bu, gözlerimin içine bakarak yapılan içten bir gülümseme. Fazlasıyla gereksiz. Karşılığında zoraki bir tebessüm ettim sonra hemen kaçırdım gözlerimi gözlerinden. Belli ki iki kelam bekledi.

Esirgedim.

Bakışları aynayı da hapsedince gözlerim yerde bekledim bu uzun birliktelik anının bozulmasını. Sonra tekrar döndü ve gülümsedi aynı içtenlikle. Sanırım bu kadarını kaldırabilecek güçte değildim, dudaklarımı belirsiz bir şekilde hareket ettirmekle yetindim. Bu yapmacıklık midemi bulandırdı, kendime kızdım.

Yerdeyiz.

İlk o çıkacaktı asansörden. Bir an önce kurtulmak ister gibi iki eliyle sarıldı kapıya, kollarıyla da destekleyerek itti. Hiç bu kadar çabuk bıktırmamıştım kendimi kimseden. Kapıyı ters taraftan açmaya çalıştığını söylemedim.

Seyrettim.
Gitti.

Apartman kapısından çıktığım anda başladı bulutlar yüzüme tükürmeye. Geri çekildim sığınağa. Üç beş saniyemi almadı gitmekle geri dönmek arasındaki kararı vermek. Asansöre bindim beşe bastım yukarı çıktım kapıyı açtım içeri girdim ayakkabılarımı çıkardım ve girişteki boy aynasının önünde seyrettim kendimi bir süre. Buraya kadar geçen süreçte şemsiyeyi alıp tekrar çıkmaktı aslında niyetim.

Çıkmadım.

Balkona gittim, serinleyen havayı ciğerlerime çektim, aşağıda şemsiyesi olmayan insanların koşuşturmalarını seyrettim. Üşümeye başlamıştım yavaştan. Odalarda bilinçsiz bir tur attım en sonunda kendi odamda karar kıldım. Uzandım yatağıma kulaklıkları takıp bir Dream Theatre şarkısı başlattım. Gözlerimi kapayınca içinde kendimi hayal ettiğim bir klip çektim bu şarkıya. Hiç bir şey düşünmek istemedim başka. Sorular sormak da istemedim.

Neden gitmedim?
Gitmeli miydim?
Bugün alkolsüz biter mi?

Hepsini tuz buz ettim ve dahil eleştirmedim kendimi. Yağmur hızlanınca odamdaki pencereden devam ettim bu kez seyrime. Gitmemekle doğru bir karar verdiğimi düşünmenin kendimi iyi hissettireceğini sandım. Ama değişen bir şey yoktu.

Kötü değildim.

İyi?

Hiç değil.

Saat 17:38. Bugünün hiç bitmeyeceğini düşündüğüm andan itibaren yaklaşık üç saat geçmiş. Birileriyle konuşmak ihtiyacı hissetmeye başladım, bana yakın olan, beni anlayabilecek birileriyle. Sonra her nasılsa bir arkadaşımla konuştuk internet üzerinden. İçimde değişen bir şeylerin olmadığını farketmek, kimsenin artık yetmediğini bir tokat gibi çarptı yüzüme. Bir anda soyutlaşmıştı insanlar etrafımdan.

Çırılçıplaktım.

Güneş gitti yerini karanlığa bıraktı. Karanlığın olmadığını düşündüm sonra ya da belki de bir yerlerde buna benzer bir şeyler okumuştum. Karanlık dediğimiz şey ışığın yokluğuyla var oluyor o halde yok olan her şey yerine hep başka bir şey mi bırakıyor?

Terkedince bir insanı,
Onda yok edince kendini,
O'nun yerine hüznün,
Acının kalması gibi.

Bu şekilde düşünceler uzun süre sek sek oynadı beynimde. Sonrası yok.
Gece düşmüş gözlerime
Ve ben sızıp kalmışım içemediğim içkiyle..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder